İmparatorluğun Kâbusu: Doğu Roma’yı Kırıp Geçiren Justinianus Vebası
Tarih, bazen en parlak anlarda, en beklenmedik darbeyi indirir. 6. yüzyılın ortalarında Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu, İmparator I. Justinianus’un vizyoner liderliğinde, adeta ikinci bir altın çağını yaşıyordu. Batı Roma’nın yıkıntılarından eski ihtişamı yeniden diriltme projesi tüm hızıyla ilerliyordu; General Belisarius’un orduları Kuzey Afrika’yı Vandallardan, İtalya’yı Ostrogotlardan geri almıştı. Konstantinopolis’te, insanlık tarihinin en görkemli yapılarından Ayasofya yükseliyordu. Hukuk, “Corpus Juris Civilis” ile yeniden kodlanıyor, imparatorluk hem askeri hem de kültürel olarak zirveye tırmanıyordu. Ancak tam da bu restorasyon rüyasının ortasında, Mısır’ın Pelusium limanından kalkan bir ticaret gemisiyle, imparatorluğun kalbine görünmez bir düşman sızdı: Veba. Tarihin kaydettiği ilk ve en yıkıcı veba pandemilerinden biri olan Justinianus Vebası, sadece milyonlarca can almakla kalmayacak, aynı zamanda bir imparatorluğun kaderini ve belki de Avrupa tarihinin akışını değiştirecekti.
Görünmez Düşmanın İstilası
MS 541 yılında Konstantinopolis’e ulaşan hastalık, korkunç bir hızla yayıldı. Dönemin tarihçisi Procopius’un dehşet içinde anlattığı belirtiler, modern tıbbın Yersinia pestis bakterisinin yol açtığı hıyarcıklı veba tanısıyla örtüşüyordu: Kasık ve koltuk altlarında oluşan acı veren şişlikler (bubolar), yüksek ateş, halüsinasyonlar ve hızlı ölüm. Hastalık, imparatorluğun can damarı olan ticaret yolları üzerinden Akdeniz havzasına, oradan da Avrupa ve Yakın Doğu’ya yayıldı. Konstantinopolis’te salgının zirve yaptığı dönemde, günde binlerce insanın öldüğü, cesetleri gömecek yer bulunamadığı, şehrin sokaklarının adeta bir açık mezarlığa döndüğü kaydedilmiştir. İmparator Justinianus’un kendisi bile hastalığa yakalanıp ölümün eşiğinden döndü.
Bir İmparatorluğun Beli Nasıl Kırılır? Vebanın Çok Yönlü Yıkımı
Justinianus Vebası’nın etkisi, sadece korkunç ölüm oranlarıyla sınırlı değildi. İmparatorluğun temellerini sarsan, çok katmanlı bir yıkıma yol açtı:
● Demografik Çöküş: Salgının vurduğu bölgelerde nüfusun %25 ila %50’sinin hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Bu, devasa bir iş gücü kaybı anlamına geliyordu. Tarım arazileri ekilemez hale geldi, şehirler boşaldı, ordu için asker bulmak zorlaştı. İmparatorluğun toparlanması nesiller sürdü.
● Ekonomik Felç: İş gücü kaybı, tarımsal üretimi ve ticareti durma noktasına getirdi. Devletin vergi gelirleri dramatik bir şekilde düştü. Justinianus’un başlattığı devasa imar projeleri ve askeri seferler için gereken finansman sağlanamaz oldu. Kıtlık ve enflasyon baş gösterdi.
● Askeri Zayıflama: Veba, orduyu da kırıp geçirdi. Belisarius ve Narses gibi yetenekli generallerin komutasındaki ordular zayıfladı. İtalya’da Ostrogotlara karşı yürütülen yıpratıcı savaş uzadı ve kazanılan toprakların elde tutulması zorlaştı. İmparatorluğun sınırları, doğuda Sasanilere, batıda Lombardlara, Balkanlar’da ise Slavlar ve Avarlara karşı daha savunmasız hale geldi. Justinianus’un “Roma’yı yeniden kurma” projesi, ölümcül bir darbe aldı.
● Sosyal ve Psikolojik Travma: Salgın, toplumda büyük bir korku, panik ve umutsuzluk yarattı. Sosyal düzen bozuldu, insanlar evlerine kapandı, dini fanatizm ve günah keçisi arayışı arttı. İmparatorluğun geleceğine dair iyimserlik yerini derin bir karamsarlığa bıraktı.
Tarihin Akışını Değiştiren Salgın
Justinianus Vebası, sadece Doğu Roma İmparatorluğu için değil, tüm Avrupa ve Akdeniz tarihi için bir dönüm noktasıdır. Bazı tarihçiler, vebanın yarattığı zayıflamanın, Avrupa’da “Karanlık Çağlar” olarak adlandırılan dönemin derinleşmesinde rol oynadığını savunur. İmparatorluğun askeri ve ekonomik gücünün azalması, İslam’ın yayılışı sırasında Bizans’ın Mısır ve Suriye gibi önemli toprakları kaybetmesinde dolaylı bir etken olmuş olabilir.
Justinianus’un büyük restorasyon hayali, belki de en güçlü orduların veya en parlak yasaların değil, görünmez bir mikrobun acımasız darbesiyle yarım kaldı. Veba, bize en kudretli imparatorlukların bile, doğanın görünmez güçleri karşısında ne kadar kırılgan olabileceğini ve tarihin akışının bazen bir geminin ambarındaki bir pire tarafından değiştirilebileceğini acı bir şekilde hatırlatır. Justinianus Vebası, sadece bir salgın değil, tarihin seyrini değiştiren sessiz bir fatihti.