Operasyon Bernhard: Hitler’in Sahte Parayla Britanya’yı Diz Çöktürme Planı
İkinci Dünya Savaşı’nın en karanlık günlerinde, Nazi Almanyası sadece tankları, uçakları ve denizaltılarıyla değil, çok daha sinsi ve beklenmedik bir silahla da Müttefiklere saldırmayı planlıyordu: Sahte para. Bu, tarihin gördüğü en büyük ve en cüretkar kalpazanlık operasyonuydu; kod adı: Operasyon Bernhard. Amaç basitti ama bir o kadar da şeytaniydi: İngiliz ekonomisini sahte banknotlarla sel altında bırakarak hiperenflasyon yaratmak, halkın paraya olan güvenini yok etmek ve Britanya İmparatorluğu’nu içeriden çökertmek. Bu, bombayla değil, mürekkeple açılmış bir savaştı.
Operasyonun beyni, SS’in acımasız liderlerinden Reinhard Heydrich’ti (onun ölümünden sonra Himmler projeyi devraldı). Fikir, savaşın sadece askeri değil, aynı zamanda ekonomik bir mücadele olduğu gerçeğine dayanıyordu. Eğer İngiliz sterlini değersizleştirilebilirse, Britanya’nın savaş çabası felce uğrayabilirdi. Planın uygulanması için seçilen yer ise, Berlin yakınlarındaki Sachsenhausen toplama kampının en izole edilmiş bölümleriydi. Burada, savaşın en korkunç ironilerinden biri yaşanacaktı. Naziler, Avrupa’nın dört bir yanından topladıkları, kendi alanlarında uzman Yahudi ve diğer siyasi mahkumları – matbaacılar, gravürcüler, bankacılık uzmanları, kağıt yapımcıları – bu gizli atölyelerde çalışmaya zorladı. Hayatta kalma umuduyla, kendi cellatları için dünyanın en mükemmel sahte paralarını üretmek zorundaydılar.
Ve sonuç gerçekten de dehşet verici derecede mükemmeldi. Mahkumlar, İngiliz sterlininin o dönemdeki en karmaşık güvenlik özelliklerini – özel keten bazlı kağıdı, filigranları, karmaşık gravür desenlerini ve hatta her banknotun benzersiz seri numarasını– kusursuz bir şekilde taklit etmeyi başardılar. Üretilen £5, £10, £20 ve £50’lik banknotlar o kadar başarılıydı ki, sadece sıradan insanları değil, banka memurlarını ve hatta bazı uzmanları bile kandırabiliyordu. Operasyonun zirve yaptığı dönemde, Sachsenhausen’deki bu gizli fabrikada ayda yüz binlerce sahte banknot üretiliyordu. Toplamda üretilen sahte paranın nominal değerinin bugünkü parayla milyarlarca dolara tekabül ettiği tahmin ediliyor (o dönemki değeriyle 130 ila 300 milyon sterlin arasında).
Peki, Naziler bu devasa sahte para stoğunu nasıl kullanmayı planladı? İlk fikir, Luftwaffe uçaklarıyla İngiltere üzerine havadan atarak kaosu tetiklemekti. Ancak bu plan, lojistik zorluklar ve paranın kaynağının hemen anlaşılacağı endişesiyle tam olarak uygulanamadı. Bunun yerine, sahte paralar daha çok Nazi Almanyası’nın yurt dışındaki gizli operasyonlarını finanse etmek için kullanıldı. Casuslara ödeme yapmak, silah satın almak, propaganda faaliyetlerini desteklemek ve hatta Türkiye’deki ünlü casus Cicero’nun (Elyesa Bazna) hizmetleri karşılığında aldığı paranın büyük bir kısmının bu sahte sterlinlerden oluştuğu biliniyor. Yani, ekonomik bir silah olarak tasarlanan Operasyon Bernhard, zamanla daha çok bir istihbarat finansman aracına dönüştü.
Operasyonun İngiliz ekonomisi üzerindeki doğrudan etkisi, Nazilerin umduğu kadar yıkıcı olmadı. İngiliz istihbaratı durumdan haberdardı ve Bank of England, şüpheli banknotları tespit etmek için önlemler aldı. Savaşın sonuna doğru, Bank of England piyasadaki eski banknotları çekmek ve daha güvenli yeni tasarımlar çıkarmak zorunda kaldı. Bu durum, operasyonun tamamen başarısız olmadığını, en azından İngiliz finans sistemine ciddi bir baş ağrısı yarattığını gösteriyordu.
Savaşın son günlerinde Naziler, operasyonun tüm izlerini yok etmeye çalıştı. Sahte paraların ve üretim ekipmanlarının büyük bir kısmı Avusturya Alpleri’ndeki Toplitz Gölü’ne atıldı. Sachsenhausen’deki mahkumlar ise ölüme gönderilmek üzere yola çıkarıldı, ancak Müttefik ilerleyişi sayesinde birçoğu kurtuldu. Savaştan sonra Toplitz Gölü’nde yapılan dalışlarda, sandıklar dolusu sahte sterlin bulundu ve Operasyon Bernhard’ın tüm detayları gün yüzüne çıktı.
Operasyon Bernhard, savaş tarihinde eşi benzeri olmayan bir girişimdir. Hem Nazi rejiminin acımasızlığını (toplama kampı mahkumlarını kullanmasıyla) hem de savaşın sadece cephede değil, ekonominin ve psikolojinin en derinlerinde de yürütüldüğünü gösteren sarsıcı bir örnektir. Bir ülkeyi topla tüfekle yenemeyeceğini anlayan bir rejimin, o ülkenin en temel güven sembolünü – parasını – hedef alarak giriştiği bu cüretkar operasyon, modern ekonomik savaşın karanlık potansiyelini de gözler önüne sermiştir.