Harp Sahasında Yeni Bir Nefes: YıldırımSavaşının Üstadı Heinz Guderian
Birinci Dünya Savaşı’nın çamurlu siperlerinde, milyonlarca askerin hayatına mal olan o korkunç yıpratma savaşı, askeri düşünceyi on yıllarca esir almıştı. Savunmanın taarruza mutlak üstünlüğü, makineli tüfeğin ve dikenli tellerin hükümranlığı, savaşın kaderinin ancak kanlı bir siper ittirmesiyle değişebileceği fikri adeta bir dogma haline gelmişti. Ancak bu dogmayı yıkacak, savaş alanına hızı, şoku ve kararlılığı geri getirecek yeni bir doktrinin tohumları, o savaşın enkazından ders çıkaran birkaç vizyoner zihin tarafından atılıyordu. Bu zihinlerin belki de en önemlisi, “Hızlı Heinz” lakaplı Alman generali Heinz Guderian’dı.
Guderian, sadece tankların potansiyelini gören bir teknoloji meraklısı değildi; o, tankları merkeze alan, ancak başarısını birleşik silahların (combined arms) senkronize hareketine dayandıran devrimsel bir savaş felsefesinin mimarı ve en ateşli savunucusuydu. Onun vizyonu, tankların tek başına, piyadeden kopuk “çelik yığınları” olarak kullanılmasının anlamsızlığını kavramaktı. Gerçek güç, tankların zırhlı delme kabiliyetini, motorize piyadenin hızı ve ateş gücünü, topçunun hassas desteğini ve en önemlisi, pike bombardıman uçaklarının (özellikle Stukaların) yarattığı şok etkisini bir araya getirmekte yatıyordu.
Bu yeni doktrinin adı “Blitzkrieg” (Yıldırım Harbi) olacaktı. Amaç, düşman cephesinin en zayıf noktasından (Schwerpunkt) zırhlı birliklerle hızla sızmak, komuta kontrol merkezlerini ve ikmal hatlarını felç etmek, düşmanı stratejik derinlikte kuşatarak savaşma iradesini kırmaktı. Bu, siperlerdeki kanlı boğuşma yerine, hıza ve manevraya dayalı, adeta cerrahi bir operasyondu. Düşmanı imha etmekten çok, onu stratejik olarak felç etmeyi hedefliyordu.
Guderian’ın bu fikirleri, Birinci Dünya Savaşı sonrası Alman ordusunun (Reichswehr) muhafazakar yapısı içinde kolayca kabul görmedi. Tankları hâlâ piyadeye destek veren yavaş unsurlar olarak gören “eski kafa” generallerin direnişiyle karşılaştı. Ancak Guderian, yılmadı. Hem İngiliz teorisyenler J.F.C. Fuller ve B.H. Liddell Hart’ın yazılarından ilham aldı hem de kendi tecrübeleriyle bu fikirleri geliştirdi. 1937’de yayımladığı “Achtung – Panzer!” kitabı, zırhlı birliklerin bağımsız operasyonel gücünü savunan bir manifesto niteliğindeydi ve geleceğin Panzer tümenlerinin temelini attı. O, sadece bir teorisyen değil, aynı zamanda bu yeni gücün organizatörü ve eğitimcisiydi.
Blitzkrieg doktrininin ilk gerçek testi, 1939’da Polonya’nın işgali oldu. Panzer tümenleri, Polonya savunmasını hızla yararak derinlere ilerledi ve Luftwaffe ile mükemmel bir koordinasyon sergiledi. Ancak asıl şok etkisi, 1940’ta Fransa Seferi sırasında yaşandı. Fransız ve İngiliz orduları, Belçika üzerinden gelecek klasik bir saldırıyı beklerken, Guderian’ın komutasındaki Panzer kolordusu, geçilemez denilen Ardennes Ormanları’ndan yıldırım hızıyla çıkarak Sedan’da Meuse Nehri’ni geçti. Bu beklenmedik darbe, Müttefik cephesini ikiye böldü ve sadece birkaç hafta içinde Fransa’nın diz çökmesine yol açtı. Guderian’ın teorisi, savaş alanında ezici bir gerçekliğe dönüşmüştü.
Ancak Blitzkrieg, her derde deva sihirli bir formül değildi. Doktrinin başarısı, düşmanın hazırlıksız yakalanmasına, arazinin zırhlı harekata uygun olmasına ve en önemlisi, kesintisiz lojistik desteğe bağlıydı. Bu gerçek, özellikle Sovyetler Birliği’nin işgali (Barbarossa Harekatı) sırasında acı bir şekilde ortaya çıktı. Sovyet topraklarının devasa derinliği, kötü yolları ve acımasız kışı (“General Kış”), Panzer tümenlerinin hızını kesti ve ikmal hatlarını felaket derecesinde uzattı. Sovyetlerin inatçı direnişi ve insan gücü rezervleri de hesaba katılmamıştı. Guderian, savaşın ilerleyen safhalarında stratejik hatalar (özellikle Moskova yerine güneye yönelme kararı) konusunda Hitler’le sık sık anlaşmazlığa düşecek ve görevden alınacaktı.
Heinz Guderian’ın mirası karmaşıktır. Nazi rejimine hizmet etmiş bir general olarak tarihteki yeri tartışmalıdır. Ancak askeri doktrin açısından bakıldığında, 20. yüzyılın en etkili figürlerinden biridir. O, tankın potansiyelini sadece görmekle kalmamış, onu modern savaşın merkezine yerleştiren devrimsel bir sistemi tasarlamış ve uygulamıştır. Blitzkrieg konsepti, İkinci Dünya Savaşı’nın sonucunu belirleyen en önemli faktörlerden biri olmuş ve Guderian’ın fikirleri, savaştan sonra dünyanın tüm modern ordularının zırhlı birlik doktrinlerini derinden etkilemiştir. Savaş alanına hızı ve kararlılığı geri getiren “Hızlı Heinz”, harp sanatının akışını sonsuza dek değiştirmiştir